Mina Karwanchi’nin seramik işleri ile tanıştığımda aklıma ilk gelen Sir David Attenborough oldu. İngiliz biyolog ve doğa tarihçisi David Attenborough ile Mina Karwanchi’nin işleri arasındaki çağrışımı yadırgamayanlar olasılıkla Attenborough belgesellerinin izleyicisi bir kuşağın şanslı bireyleridir. 1950’lerden bu yana çevre ve okyanus kirliliği sorunlarına, özetle iklim değişikliği ve bunun tehlikelerine karşı dünyayı uyaranların başında gelir Attenborough. Onun tüm dünyada yayınlanan BBC belgeselleri bugün İngiltere tahtına kral olarak oturan, ancak 1958’de Attenborough ile tanıştığında prens olan Charles III’ten Hollywood ünlülerine uzanan bilinçli çevreleri başta çevreci vakıflar kurmak olmak üzere çeşitli aksiyonlar almaya yönlendirdi. Efsanevi Vivienne Westwood’un ‘dünyayı o yönetmeli’ dediği genç çevreci aktivist Greta Thunberg’in esin perisi de kuşkusuz David Attenborough’dur.
Çevre bilincine sahip bu çevrelere kuşkusuz sanat çevreleri de dahildi. Bugün çağdaş sanat derslerinde müfredat dahilinde olan çevre sanatının tarihinde bu bilinçle üreten sanatçıların ne denli büyük bir misyon üstlendiklerini anlatmak da bir misyon. Venedik Bienali gibi uluslararası büyük sergilerde işlerin çok büyük çoğunluğunun iklim değişikliği ve çevresel kirlilik temalarını ele alıyor olmasının rastlantının çok ötesinde bir nedeni olsa gerekir.
20 Aralık 2022 – 7 Ocak 2023 tarihleri arasında Galeri / Miz’de işleri sergilen Mina Karwanchi’nin denizaltı yaşamını ve deniz canlılarını yorumlayan seramik işlerini incelerken bu işlerin cazibesinin kırılganlıklarında olduğunu fark etmemek olası değil. Bu kırılganlığın, sanayileşmenin başlangıcından beri hoyratça davranılan doğanın, insan ‘doğası’ karşısındaki kırılganlığı olduğunu fark etmek hüzünlü olmakla birlikte işler karşısında yaşanan estetik deneyim, işlerin didaktik olmanın uzağında, incelikli uyarılar olarak algılanmasını sağlıyor.
Doğayı bir sanat olarak niteleyen Karwanchi’nin, yaşamı, okyanusun bakış açısından yorumladığını vurgulayan ifadeleri, ekosistem konusundaki duyarlılığını yansıtan işlerini güçlendiriyor. Bu noktada, David Attenborough’nın 2050’de okyanuslarda balıktan çok plastik olacağını belirten ifadesini anmak ve okyanusun bakış açısını ve çığlığını dile getiren Karwachi’nin ‘dokunma bana’ ifadesinin bu serginin alt metni olduğunu söylemek sanırım abartılı bir teşhis olmaz.